24 Ocak 2014 Cuma

Mantara niyet, göz banyosuna kısmet…


Yer: Medya Savunma Alanları. Tarih: 6 Nisan 2013…


Kadın gerillaların kaldığı kampın yakınlarında sonbaharda bolca mantar olduğu söylenince haliyle baharın da mantarlar çıkmalıydı… Bir mantar canavarı olan ben, bol şimşekli az yağmurlu birkaç gün geçirmenin verdiği rahatlıkla hemen mantar toplamaya gitmeyi önerdim gerillalara… (Neden pek kimsenin yanaşmadığını sonradan anlayacaktım) En sonunda birini kandırdım! Aslen Gever’li ancak Dersim’de uzun yıllar kalmış olan Rojbin soy ismini de Dersim olarak değiştirmiş. Yani ben ve Rojbin Dersim kamplarının uzağındaki zozanlık(yayla) bölgeye doğru mantar aramaya koyulduk… Rojbin, hevesim kırılmasın diye de eline koca bir poşet almış… Ben o poşeti dolu halay ediyorum tabi…

Otlar neredeyse dize durmuş. Rojbin, ‘otların köküne doğru iyi bak’ uyarısını hemen yolun başında yapmıştı. Benim gözler fal taşı gibi açılmış, içimde ‘ilk mantarı ben bulacağım’ hissi… Zira, henüz başlarken mantarı buldu mu insan, sonrasında sanki her adımda bir tane bulacakmış sanıyor. Daha önceki gelişimden bu duyguyu biliyorum…
Henüz on dakika kadar yürümüştük. Tabi mantar bulamamıştık ama, ilgi ve dikkatim dağılmaya başlamıştı bile. Göz alabildiğine yeşillik ve müthiş bir koku gözlerimi mantar aramaktan alıyor… Bu müthiş kokuyu yayan çiçeğin Kürtçe ismi Nefel. Türkçe isminin yonca olması nedense bana hakkını vermemiş bir ad olarak geliyor. Kafamdaki yonca algısını kısa süreli sorguladıktan sonra koku beni başka mecralara taşıyor… Nefel’in bu yoğun kokusunu alan birinin ‘parfüm’ kelimesini hatırlamayacağına bahse bile girebilirim. 
Diğer yandan yeşil halının üzerine mor, sarı, beyaz  ve değişik tonlarda onlarca çiçek serpilmiş gibi… Bize yakın bölgelerdeki dağlarda karlar erimiş olsa da daha yüksek dağların zirveleri hala beyaz… Masmavi gökyüzü…
Gözlerimin görebildiğini keşke sizler de görebilseydiniz. Çünkü bir veya iki foto ile bunu anlatamayacağım. Ayrıca Nefel’in kokusu için ise; hani klişe bir deyim var ya ‘anlatılmaz, yaşanır’ diye. İşte bu deyim şu an benim bu ihtiyacımı karşılayacak nitelikte.
Mantar uçtu gitti aklımdan. Yanımdan eksik etmediğim fotoğraf makinamı çıkarıyorum ve dalıyorum çiçeklerin arasına… Adını bilmediğim onlarca çiçeğin rüzgarla dansının görüntüsüne gözlerim doymuyor ve kamerayı açarak, her bu anı özlediğimde izleyebileyim diye birkaç dakika da görüntü alıyorum. Ayrıca yakın plan, total derken onlarca foto çekmişim. Bu arada Rojbin ise mantar arıyor… Beni mutlu etmek için ‘bir iki tane küçük buldum’ diye sesleniyor. Kendimi mahcup hissediyorum.
Çiçeklere ve manzaraya dalmışken gözüm saate ilişiyor. Kamptan çıkalı beri neredeyse bir saat olmuş. Geri dönmeye karar veriyoruz. Mantar bulamadığımız için pek de üzgün değilim. Rojbin daha fazla gezdiği için biraz yorgun görünüyor. Cennetimsi güzellik içinden sallana sallana kampa dönüyoruz.
Acı gerçeği kampta öğreniyorum! Meğer önceki akşamüzeri diğer mantar canavarı Şinda ve ekibi toplamış. Söylediklerine göre buldukları mantarlar onlara bile yetmemiş!
Mantarın azlığına bakmadan mutfağa doğru yöneliyorum. Orada Kürtçe ‘sîrik’ denilen sarımsak tadı veren bir tutam otu da içine atarak bol yağda kızartıyorum. Bol yağ, çünkü mantar az ve yağından da faydalanmamız gerektiğini düşünüyorum. Velhasıl, pişiriyor ve küçük bir tabağa koyarak gerillaların yanına gidiyorum. Onları da buyur ettikten sonra yemeye koyuluyoruz. Tabaktaki fakirim mantarları gören birçok gerilla mantar sevmiyormuş gibi yapıyor. Tabi bu kıyakları gözümden kaçmıyor. Tabağın başına toplanan biz 4-5 kişi birkaç lokmada tabağı yıkanmaya gerek bırakmayacak şekilde temizliyoruz. Az olması tadının ‘leziz’ olması gerçeğini değiştirmiyor…
Benim merak ettiğim, mantarların neden bu bahar çıkmadığı. Ortaya atıyorum soruyu. Gerillalar özetliyor: Nisan yağmurları zamanında ve yeterince yağmadı…
Ve yazıyı sarkıttığım bu zaman diliminden bakınca anlıyorum ki bu yıl Nisan yağmurları Mayıs yağmurlarına döndü. Haziran’ın başında olmamıza rağmen hala bulutlar gökyüzünü terk etmiş değil…
7 Temmuz 2013 tarihinde Yeni Özgür Politika Gazetesi'nin 15 günlük ilavesi PolitikART'ta yayınlanmıştır.